Türkiye İş Bankası İkinci Yüzyılında
-İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran:
-“İkinci yüzyılımıza yetkin insan kaynağımız, dünya finans ve inovasyon merkezlerine uzanan küresel organizasyon yapımız, dijitalleşmiş iş modelimiz, sağlam özkaynak ve finansal yapımızla oldukça güçlü ve moralli başlıyoruz"
-“Bilançomuzun, özkaynak gücümüzün, kredi ve aktif büyüklüklerimizin, pazar paylarımızın, iştiraklerimizin, dijital yetkinliklerimizin, kurumuna bağlı ve moralli insan kaynağımızın ikinci yüzyıl için çok temel avantaj teşkil ettiğini düşünüyorum"
-“İlk yüzyılın özellikle son 10 senesinde dijitalleşme, teknoloji, yapay zeka, ödeme sistemleri ve girişimcilik alanlarında yatırımlara hız verdik"
-“Her gün yenilenmeye devam edebildiğiniz sürece 'Geleceğin Bankası' olabilirsiniz"
-“Yeşil dönüşümü, dijital ve toplumsal dönüşümü birlikte ele alıyoruz. Faaliyetlerimizi döngüsel ekonomiye uygun bir şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarının daha çok kullanılmasına, toplumda gelir dağılımı adaletsizliğinden, cinsiyet ve fırsat eşitsizliklerine kadar uzanan geniş yelpazedeki sorunların giderilmesine katkı sunacak şekilde bir bütün olarak yürütüyoruz"
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk milli bankası olarak 26 Ağustos 1924 tarihinde kurulan Türkiye İş Bankası, ikinci yüzyılının ilk yılını kutluyor.
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “2025, ikinci yüzyılımızın ilk senesi… 25 milyon müşterimizle, 4 trilyon liraya ulaşan aktif büyüklüğümüzle, 2,8 trilyon liralık nakdi ve gayri nakdi kredi büyüklüğümüzle Türkiye'nin en büyük özel banka konumumuzu koruyarak ikinci yüzyıla çok sağlam bir başlangıç yaptık. Bilançomuzun, özkaynak gücümüzün, kredi ve aktif büyüklüklerimizin, pazar paylarımızın, iştiraklerimizin, dijital yetkinliklerimizin, kurumuna bağlı ve moralli insan kaynağımızın ikinci yüzyıl için çok temel avantaj teşkil ettiğini düşünüyorum" dedi.
İlk yüzyılın özellikle son 10 senesinde dijitalleşme, teknoloji, yapay zeka, ödeme sistemleri ve girişimcilik alanlarında yatırımlara hız verdiklerini vurgulayan Aran, şöyle konuştu: “Bir fintech çevikliğinde hareket edebilen uygulama portföyü ve bilgi işlem altyapısıyla ikinci yüzyılımıza son derece dinamik ve güçlü bir şekilde girdik. Türkiye'deki organizasyon yapımızın yanında Silikon Vadisi'nden Çin Temsilciliğimize, girişimleri yakından takip edebilmek ve girişimlerle temas edebilmek adına Amsterdam'da kurduğumuz TİBAŞ Ventures şirketimizden Londra'ya uzanan varlığımız; oralara yatırım yapmamız ve çözüm sağlayıcılarla anında çalışmamız; bir iş ortağı ve yatırımcı olarak hareket edebilme çevikliğine sahip olmamız çok kıymetli. Küresel anlamda beslenen bir organizasyon olmamız tabii ki küresel oyuncularla rekabette bize çok önemli avantaj sağlıyor; bu sayede Türkiye'de küresel büyük oyunculara karşı rekabet edebiliyoruz."
“İhtisas şubeleriyle şube bankacılığına yeni bir açılım getirdik"
“Şube bankacılığı ne olacak?" denilen bir dönemde sektörde şube bankacılığına yeni bir açılım getirdiklerini belirten Aran, bu yaklaşımla bazı geleneksel şubeleri tarım ihtisas şubesine dönüştürdüklerini ve şimdiye kadar 56 tarım ihtisas şubesi açtıklarını söyledi. Son iki yıl içerisinde tarım kredilerinde sektör toplamında ikinci, özel bankalar arasında lider konuma geldiklerini vurgulayan Aran, şöyle devam etti: “Biz ihtisas şubelerimizle 'şubeler ne olacak' denilen bir süreçte aslında banka şubelerinin varlığını etkin olarak devam ettirebileceğini gösterdik. Para alışverişi, havale ve EFT gibi geleneksel bankacılık işlemleri doğal olarak İşCep'ten yapılır hale geldi."
Hakan Aran, bankanın Tarım İhtisas Şubelerinin yanında İstanbul, Ankara ve İzmir'de 3 Girişimcilik İhtisas Şubesi bulunduğunu, girişimcilik şubelerinde nakdi ve gayrinakdi olmak üzere toplam 880 milyon TL kredi büyüklüğüne ulaştıklarını ve 3,75 milyar TL'yi aşan bir varlığın bu şubelerde değerlendirildiğini söyledi. Aran, tarım ve girişimciliğin yanı sıra turizm alanında Antalya'da, KOBİ ve işletme bankacılığı alanlarında Ankara İvedik OSB'de açtıkları şubelerle ihtisaslaşmaya gittiklerini aktardı.
“Girişim sermayesi yatırım fonlarıyla şu anda yönettiğimiz yatırım havuzu büyüklüğü 900 milyon doların üzerinde"
İş Bankası Genel Müdürü Aran, iştirakleri üzerinden farklı temalarda ve büyüklüklerde yurtiçi ve yurtdışında girişim yatırımlarına devam ettiklerini, şu anda girişim sermayesi yatırım fonlarıyla yönettikleri yatırım havuzu büyüklüğünün 900 milyon doların üzerinde olduğunu vurguladı.
Haziran ayında bilim ve teknoloji alanında imza attıkları küresel çapta değer yaratacak bir iş birliğinin bunun son örneklerinden biri olduğunu belirten Aran, “İştirakimiz İş Girişim ile birlikte Harvard Üniversitesi bünyesindeki Gökhan Hotamışlıgil Laboratuvarı ile Enlila adlı bir biyoteknoloji girişimini hayata geçirdik. 10 yıl süresince fonlayacağımız laboratuvarda, yaşlanmaya ve obeziteye bağlı kronik hastalıkların tedavisine yönelik çalışmaların bir ilaca dönüşmesine destek olmayı kıymetli buluyorum. Bu, aynı zamanda bilimsel bir çalışmayı destekleme konusunda ilham verecek bir model" dedi.
Silikon Vadisi'nde düşük enerjiyle yapay zeka çipi geliştirmek amacıyla kurulan bir şirkete de ortak olduklarını anlatan Aran, şöyle devam etti: “Eğer düşük enerjili yapay zeka çipini üretmeyi başarabilirsek çok büyük ses getirecek, ülkemize de büyük itibar ve zenginlik kazandıracak bir işe imza atmış olacağız. Amsterdam'da TİBAŞ Ventures üzerinden yaptığımız birkaç yatırım unicorn seviyesine ulaştı. Girişimcilik dünyasındaki bu yatırımlarımızın, faizlerin indiği dönemde iştirak portföyümüz kanalıyla bilançomuza olumlu katkı sağlamasını bekliyoruz."
“ 'Dijital dönüşüm tamamlandı' diyorsanız bir şeyler o sırada eskide kalmış demektir"
Hakan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İkinci yüzyılımıza güçlü, moralli ve yetkin insan kaynağımız, dünyada inovasyonun yapıldığı yerlere uzanan organizasyon yapımız, güçlü özkaynak ve finansal modelimiz, iştirak yapımızla girdik. İkinci yüzyılda neler olacak denildiğinde '10 sene sonra bankacılık nereye gidiyorsa onu planlayalım, yapalım' noktasında değiliz. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki teknolojinin değişme hızı, gelişme hızı akıl almaz. Bugün ileri teknoloji diye düşündüğünüz şey bir sene sonra geçmiş bir teknoloji haline gelebiliyor. O yüzden burada çok iddialı olmadan günün trendlerini ve kontrol ufkundaki olası trendleri yakından takip ediyor, bunu bankacılığa ve organizasyonunuza entegre edebiliyorsanız o zaman şunu varsayacaksınız; 'Uyguluyorum, 24 ay içerisinde bitiriyorum, tamamlıyorum ve tamamladığım anda yeniden başlamak zorunda kalacağım. Dolayısıyla yeni bir şeylere bakacağım.' Eğer 'Dijital dönüşüm tamamlandı, tüm şubelerimiz artık yeni nesil şubeler haline geldi' diyorsanız bir şeyler o sırada eskide kalmış demektir. Bizim her zaman değişmemiz, dönüşmemiz gerektiğini hatırlatan 'geleceğin bankası olma' vizyonumuz var ve her gün yenilenmeye devam edebildiğiniz sürece 'geleceğin bankası' olabilirsiniz.
“Haziran itibarıyla yurt dışı sürdürülebilir temalı kaynaklarımız 5 milyar dolara ulaştı"
Yeşil dönüşümü, dijital ve toplumsal dönüşümü birlikte ele aldıklarının altını çizen Aran, bu çerçevede faaliyetlerini döngüsel ekonomiye uygun bir şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarının daha çok kullanılmasına, toplumda gelir dağılımı adaletsizliğinden, cinsiyet ve fırsat eşitsizliğine kadar uzanan geniş yelpazedeki sorunların giderilmesine katkı sunacak çalışmalarla bir bütün olarak yürüttüklerini söyledi.
“Karbon ayak izimizi nötrleyeceğiz ve bunu 2026 sonuna kadar yapacağız" dediklerinde bunu sözde bırakmadıklarını, yazılı bir taahhüt olarak da altına imza attıklarını ifade eden Aran, şöyle konuştu: “İş Bankası, önümüzdeki yılın sonunda kendi operasyonlarından kaynaklanan karbon ayak izini nötrleyecek bir kurum. Bunu sadece kendi söküğümüzü dikerek yapmıyoruz, kredi portföyümüzün tümü için yapıyoruz. Kredilendirdiğimiz sektörlerde - Net Sıfır Bankacılık Birliği'ne üye bir kuruluş olarak - iklim dönüşüm konusundaki aksiyon planını sunan, bunu karbon yoğun tüm sektörlere uygulayan ve sektörel bazda hedef veren bir kurumuz. Özellikle dönüşüm sürecinde olan müşterilerimize ciddi miktarda kaynak sağladık. 250 milyar lirası kadın girişimciler için olmak üzere toplam 650 milyar liralık sürdürülebilir finansman taahhüdümüz bulunuyor. Ayrıca, 2025 Haziran ayı itibarıyla yurt dışı sürdürülebilir temalı kaynaklarımız 5 milyar dolar seviyesine ulaştı."
“Yapay zekayı etkili şekilde kullanım konusunda önemli mesafe kat ettik, etmeye devam ediyoruz"
Yapay zeka alanında bankanın yürüttüğü çalışmalara da değinen Hakan Aran, bu konudaki yolculuğa 2018 yılında başladıklarını, banka içerisinde bir Yapay Zeka Bölümü kurduklarını, Koç Üniversitesi ile beraber Yapay Zeka Uygulama ve Araştırma Merkezi açtıklarını, yurt içi ve yurt dışında yapay zeka girişimlerine yatırım yaptıklarını belirtti.
Banka sermayesiyle kurdukları yenilikçi bir kurumsal girişim sermaye şirketi ve hızlandırma programı olan Yapay Zeka Fabrikası ile yapay zeka girişimlerine odaklandıklarını belirten Aran, “Biz bu alanda öngördüğümüz senaryoyu hayata geçirecek olan teknolojileri keşfediyor ve onu hem çalışanlarımıza hem de müşterilerimize sunuyoruz. Son derece sistematik bir yaklaşımla işin en başından başlayıp içini dolduracak adımlarla beraber bir yapay zeka stratejisi ve yol haritası izliyoruz" dedi.
Yapay zeka alanında şubelerden yapılan kredi tekliflerini hazırlayan kredi asistanları bulunduğunu, bu asistanın teklifinin yine yapay zeka desteğiyle değerlendirildiğini, dolayısıyla yapay zekaların birbiriyle konuştuğu bir durumun söz konusu olduğunu anlatan Aran, “Bu, aktif kalitemizde ve kredi kalitemizin değişiminde de önemli rol oynar hale geldi ve sahadaki yöneticilerimizin kredi tahsis yetkilerini yükseltmemize destek oldu. Operasyon merkezinde de birçok işin artık hiç beklemeden, el değmeden, kuyruk oluşturmadan yapılması, taahhütlerin yerine getirilmesi konusunda önemli bir verimlilik hikayesi var. Operasyon merkezinde açığa çıkardığımız iş gücünü şubelerimizde ve Genel Müdürlükte değerlendirerek aslında insan kaynağı dönüşümü anlamında da önemli bir mesafe kat ediyoruz. Gittikçe operasyonel işlerle uğraşan insan kaynağından ziyade, müşterilerimizle bire bir temas eden bankacılık işleriyle uğraşan insan kaynağına bir dönüşüm söz konusu. Bu niteliksel dönüşümün de kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca tüm bu yatırımlarımızın aktif kalitemizde ve verimlilik rasyolarımızda sonuç verir hale gelmesi de ayrıca çok kıymetli" diye konuştu.
“Bilimsel yaklaşım, sosyal sorumluluk projelerimizde de önemli bir yere sahip"
Toplumsal dönüşüm boyutunda sadece bankacılık faaliyetleriyle değil sosyal sorumluluk faaliyetleriyle de öncü rol oynamaya çalıştıklarını, çevre, kültür-sanat, eğitim ve spor alanlarında halihazırda yürüttükleri birçok proje bulunduğunu vurgulayan Aran, “Bilim yoluyla toplumun dönüşmesi, bilimsel düşüncenin küçük çocuklarımıza kadar indirilmesi, bilim insanı olmanın özendirilmesi ve bilim yoluyla Türkiye ekonomisine katkıda bulunulması için üniversitelerle, ilgili kurumlarla yaptığımız iş birlikleri var. Dolayısıyla bilim boyutu sosyal sorumluluk projelerimizde de önemli bir yere sahip" dedi.
-“Küresel ekonomideki gidişatı ve öngörüleri dikkate aldığımızda ülke olarak dikkatli, kendi yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı ve dünyadaki olumsuz gelişmeleri de tolere edebilecek hava yastıklarıyla gitmemiz gerekiyor"
-“Tüm gelişmekte olan ülkeleri eşit etkileyecek faktörleri hep beraber göğüsleyeceğimize inanıyorum. Önemli olan, içeride kendi hedef ve politikalarımızdan sapmamak"
-“(Merkez Bankası III. Enflasyon Raporu) Reel sektör, bankalar, finans kesimi dâhil herkesin takdir ettiği ara hedefler ortaya kondu. Bu yaklaşımı, beklentilerin doğru şekillenmesine yardımcı olacak, para politikasının etkinliğini artıracak, dezenflasyon sürecinin başarıya ulaşmasını sağlayacak çok önemli bir unsur olarak görüyorum"
-“Rüzgâr nereden ne kadar şiddetli eserse essin, Türk bankacılık sektörü hep elinde birden fazla senaryosu olan ve bu senaryolara göre dinamik hareket edebilen güçlü bir sektördür"
Ekonomiye ilişkin yorum ve değerlendirmelerini de paylaşan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, küresel çaptaki tahminlere bakıldığında 2024'te %5,6 olan küresel enflasyonun 2025'te %4,2'ye, 2026'da %3,6'ya düşmesinin, küresel büyümede ise %3 seviyesinde yatay bir seyir olacağının beklendiğini belirtti. Ancak tarife savaşlarının dünyada faiz indirim baskısıyla birleşmesinin küresel enflasyonun yatay seyretmesine, bu nedenle küresel enflasyonun %5,6 seviyesinde bir süre daha kalmasına neden olabileceğine işaret eden Aran, bunun Türkiye'yi de etkileyeceğini söyledi.
ABD'ye mal satamayan Çin'in dünyanın geri kalan yerlerinde ticaret dengelerini nasıl değiştireceğinin merak konusu olduğunun altını çizen Aran, değişen ticaret dengelerinin Türkiye gibi - küresel talep düştüğü ve özellikle içerideki maliyetler de arttığı için ihracat konusunda fiyatlamada ve hacimde sorun yaşayan – ülkelerin Çin ile daha zorlu bir rekabete gireceği anlamına geldiğini belirtti. Aran, bunun aslında üreten, üretimde ve ihracatta söz sahibi olmak isteyen tüm ülkeler için bir sorun olacağına dikkat çekti.
“Küresel anlamda önümüzdeki iki yıl kritik"
Hakan Aran, küresel anlamda önümüzdeki iki yılın çok yakından takip edilerek sürekli analiz yapılması, Türkiye'nin özellikle verimlilik konusuna daha çok eğilmesi gereken kritik bir dönem olduğunu belirterek şöyle dedi: “Çin faktörü, Çin'in ticarette rekabet değiştirici hamleleri muhtemelen bazı yatırımları tekrar gözden geçirmemize neden olabilecek. Özellikle Çin'in ve bizim ürettiğimiz, Avrupa Birliği'ne ihraç ettiğimiz ortak ürünlerde Amerika'nın Çin'e karşı yaklaşımını Avrupa Birliği'nin de Çin'e karşı uygulaması halinde ülke olarak avantaj elde edebiliriz. Avrupa Birliği Çin'e Amerika gibi yaklaşmaz ve daha sıcak bir yaklaşım sergilerse, AB pazarında çok önemli müşterilerimizi Çin'e kaybedebiliriz, AB pazarına daha az ürün satabilir duruma düşebiliriz. Küresel ekonomide tarife savaşlarının ve etkilerinin Türkiye'yi çok yakından etkileme potansiyeli var. O nedenle gelişmeleri çok yakından izlememiz ve olumsuz etkileri minimize edecek aksiyonlar almamız gerekir."
Fed'in Eylül ayında yapması beklenen faiz indiriminin ardından, Aralık ayında bir indirime daha gitmesinin muhtemel göründüğünü ifade eden Aran, ABD gibi bir ülkenin ekonomisinin oynaklıklara açık olması halinde bundan tüm dünyanın etkileneceğini belirterek, “Küresel ekonomideki gidişatı ve öngörüleri dikkate aldığımızda ülke olarak dikkatli, kendi yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı ve dünyadaki olumsuz gelişmeleri de tolere edebilecek hava yastıklarıyla gitmemiz gerekiyor" yorumunu yaptı.
“Merkez Bankası'nın enflasyon öngörüleri yılın kalanında 800 baz puanlık indirim alanı olduğunu gösteriyor"
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, makroekonomiye ilişkin yılsonu tahminlerini de aktarırken, “Yılın kalan dönemine dair aylık enflasyon projeksiyonunu yaptığımızda, bu yılın şartlarına göre olası enflasyonist etkileri dikkate aldığımızda ve dünyada da makro düzeyde konuştuğumuz enerji fiyatlarında, gıda fiyatlarında sıra dışı bir gelişmenin olmadığını varsaydığımızda yılsonunda enflasyonun %28,5-29,5 bant aralığında bir yerde olabileceğini söyleyebilirim" dedi.
Merkez Bankası'nın, III. Enflasyon Raporu'ndaki söylemlerinde de vurguladığı gibi şahin duruşu devam ettirdiğini belirten Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Merkez Bankası'nın yılın kalanında 800 baz puanlık bir faiz indirimi alanı olduğunu düşünüyorum. Politika faizinin yılsonunda %35 seviyesine kadar inmesi, 6 puanlık bir reel faizle önümüzdeki seneye giriş anlamı taşıyor. Bu alanın tümünü gerçekten kullanır mı, kullanmaz mı, nasıl değerlendirir elbette veriye ve gelişmelere dayalı olarak göreceğiz ama bende bu alanı kullanacakmış izlenimi yaratan unsur rezervlerindeki güçlü artış ve sanayideki daralma."
“III. Enflasyon Raporu, önümüzdeki yılı daha öngörülebilir duruma getirdi"
Hakan Aran, Merkez Bankası'nın yılsonu enflasyon tahminleriyle hedeflerini ayırmasını da aslında yönetişim kalitesi ve Merkez Bankası'nın etkinliğini, gücünü, hesap verilebilirliğini artırması anlamında çok kıymetli bulduğunu vurguladı.
Raporda ortaya konulan ara hedef ve tahminlerin para politikası açısından önümüzdeki yılı daha öngörülebilir duruma getirdiğini belirten Aran, şöyle konuştu: “Globalde ve tüm gelişmekte olan ülkelerde hareketlilik varken, bölgesel ve yerel anlamda da gelişmeler oluyorken 2027 ile ilgili olan tahminler de 2026 içinde revize edilmeye ihtiyaç duyulur. Hiçbir zaman bu tarz dinamik bir ortamda 2027'yi net olarak öngöremeyiz. Reel sektör, bankalar, finans kesimi dâhil herkesin takdir ettiği ara hedefler yaklaşımını, beklentilerin doğru şekillenmesine yardımcı olacak, para politikasının etkinliğini artıracak, dezenflasyon sürecinin başarıya ulaşmasını sağlayacak çok önemli bir unsur olarak görüyorum. Raporda yapılan değişikliklerin de son derece isabetli ve yerinde olduğunu düşünüyorum."
“Kredilerde enflasyon beklentileriyle uyumlu gidişat var"
Merkez Bankası'nın dezenflasyon patikasıyla kredi büyümesi arasındaki uyuma ilişkin de Aran, Temmuz sonu enflasyon rakamının %33,52 olduğunu, buna karşılık Türk lirası cinsi KOBİ kredilerindeki büyümenin %33,3, ticari kredilerdeki büyümenin %31,6 seviyesinde gerçekleştiğini, dolayısıyla KOBİ ve ticari kredilerde Merkez Bankası politikaları ile uyumlu bir tablo olduğunu söyledi.
Yabancı para kredi büyümesinin Merkez Bankası öngörülerine paralel gitmemesi üzerine o alana da sınır getirildiğini anımsatan Hakan Aran, bunun sonucunda Ağustos başı itibarıyla yabancı para kredilerdeki büyümenin %21,4'e gerilediğini belirtti. Hem KOBİ hem ticari hem de yabancı para kredilerde enflasyon beklentileriyle son derece uyumlu bir gidişat olduğunu belirten Aran, “Dolayısıyla dezenflasyon patikası için Merkez Bankası'nı endişelendirecek bir kredi genişleme tablosu yok" dedi.
“Dışsal faktörler ve jeopolitik riskler enflasyon hedeflerinden sapmaya neden olabilir"
Küresel anlamda enerji ve gıda fiyatlarının dışsal faktörler olduğunun altını çizen Aran, hem enerji fiyatlarında beklenmedik bir sıçrama hem de gıda fiyatlarında iklim bağlantılı konular veya jeopolitik risklerle ilgili olabilecek artışın Türkiye'nin enflasyon hedeflerinden sapmaya neden olabileceğini söyledi.
Hakan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir kontrolümüzde olan faktörler var, bir de kontrolümüzde olmayan küresel faktörler var. Küresel gıda fiyatları ve iklim bağlantılı olarak yaşayacağımız olumsuz gelişmeler bizim elimizde olmayan konular. Bütün dünyayla beraber hareket ettiğimiz zaman bu sorunlardan aynı şekilde etkileniriz, fırsatları eşit şekilde kaçırırız. Tüm gelişmekte olan ülkeleri eşit etkileyecek faktörleri hep beraber göğüsleyeceğimize inanıyorum. Burada önemli olan, içeride kendi koyduğumuz hedef ve politikalardan sapmamak."
“Sektör dirençli bir görünüm sergiliyor"
Türk bankacılık sektörüyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Aran, sektörün her türlü şarta uyum sağlayabilecek olgunlukta ve güçte olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Rüzgâr nereden ne kadar şiddetli eserse essin, şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun hep elinde birden fazla senaryosu olan ve bu senaryolara göre hareket edebilen, büyümesini, küçülmesini kredi portföyünü ayarlayabilen güçlü ve dinamik bir sektör. O yüzden bankacılık sektörünün verimliliği diğer sektörlere göre çok daha yüksek. İçinde bulunduğumuz konjonktürde sektör son derece dirençli bir görünüm sergiliyor. Ben önümüzdeki dönemde de bankacılık sektörünün ekonominin tüm zorluklarına rağmen aynı direnci ve aynı verimliliği gösterebileceğini düşünüyorum. Çünkü bir yerde sorun olduğunda - birleşik kaplar gibi - öteki taraftan hemen o sorunu giderecek olan sermaye akışı gelebiliyor. Reel sektörde domino etkisi dediğimiz ve bir şey bozulduğu zaman o bozulanın diğerinin üzerine yıkıldığı durumu, bankacılık sektöründe çok görmüyorsunuz. Bankacılık sektöründe sorunları çözebilecek güçte aktörler var. Herhangi bir yerde, herhangi bir kurum özelinde sorun yaşandığında, başka bir güçlü kurumla o sorun çözülebiliyor, bankacılık kesimi içinde düzenlenerek sorun giderilebiliyor. Sektörün kamuya yük olmadan kendi içinde sorunlarını çözebilme gücü var. Dolayısıyla küresel tablonun bankacılık sektörüne herhangi bir olumsuz etkisi olacağını düşünmüyorum.''
Hakan Aran, 2025 yılı içerisinde faiz indirim döngüsünün kesintiye uğraması nedeniyle bankacılık sektörünün bir nevi stres testinden geçtiğini, bunun da bankalar üzerinde karlılık ve net faiz marjları konusunda büyük bir baskı yarattığını, bunun etkilerinin bankaların ikinci çeyrek bilançolarında da net bir şekilde görüldüğünü söyledi.
Tekrar başlayan faiz indirim döngüsünün kesintiye uğramadan sene sonuna kadar gitmesi halinde sektörün yılı %20'li, %25'li seviyelerdeki özkaynak karlılığıyla kapatabileceğinin altını çizen Aran, “%29 yıllık enflasyonda %25 özkaynak karlılığı; her ne kadar reel olarak özkaynak erimesi anlamına gelse de geldiğimiz seviyeleri, bu süreçte herkesin aslında bir fedakârlığa katlandığını, reel sektörün de benzer durumda olduğunu düşünürsek kabul edilebilir, makul bir seviye diye düşünüyorum. Faiz indirimleri, hem reel sektörün hem finansal kesimin yılı en azından enflasyona yakın bir karlılıkla kapatmalarına vesile olacaktır. Bu da bizim sıkı para politikası içerisinde yumuşak iniş yapacağımız anlamına gelir" diye konuştu.
“Bankacılık sektöründe sürprize yer yok, her türlü sürprize dayanıklı"
Bankacılığın her zaman hayatın normal akışı içindeki baz senaryo, daha iyisinin olduğu iyimser senaryo, kötümser senaryo, bir de çok kötümser senaryo olmak üzere dört senaryo ile gittiğini söyleyen Aran, şöyle devam etti: “Risk yönetimi bankacılığın en temel işi olduğu için bankalar bu konuda en gelişmiş kurumlar. Bankacılıkta hiçbir zaman sürprize yer yok. Siz işe elinizdeki dört senaryo ve bu dört senaryonun her birine atfettiğiniz olasılıklarla başlıyorsunuz, tüm tahminleri buna göre yapıyorsunuz. Senaryoların gerçekleşmesi durumunda hangi aksiyonları alacağınız bellidir. O moda nasıl geçeceğiniz ve o durumda hangi aksiyonları alacağınız belli olduğu için yönetim modelini hemen ona göre değiştiriyorsunuz. O yüzden Türkiye'de bankacılık sektörü, BDDK kurulduktan sonra hem yasal mevzuatın hem uygulamaların belli bir olgunluğa gelmesinin sayesinde riski çok iyi yöneten, her türlü sürprize karşı dayanıklı bir sektör haline geldi. Özkaynaklarını da güçlendirdiği için gerek kendi iç sermayesiyle gerekse dışarıdan bulduğu sermaye benzeri fonlarla ülke olarak gurur duyabileceğimiz bir sektör haline geldi."
25.08.2025